O gün bir eylül günüydü,en erken ben uyandım.Normalde hayatta kendim uyanamam.Saat kursam bile uyanamam.Yıllardır annem sağolsun,o uyandırır beni.Ama o gün kendim uyandım.Altı yaşındayım.Anaokuluna başlayacağım..Altı yaşına kadar insanın çevresi sokağıyla sınırlı.Bir de benim gibi her hafta sonu köye gidiyorsanız köy çocukları var.Gerçi köyde adımın önüne "İstanbullu" sıfatı yerleştirildiği için pek takmazlardı.Anaokulunda elit bir çevrem olacaktı.Çünkü anaokulu,"Ben çocuğumu sokakta yetiştirmiyorum.Param var,sosyeteyim.Daha çişini tutamazken okula yolluyorum." demekti bizim mahallede.O zaman elit insanlar olmalıydı orada sadece.Gerçi ne ben elittim,ne de bizim mahalleden elit çıkardı.Zaten anaokuluna gitmeme rağmen sokakta büyüdüm.Anaokulu biterdi,benim için sokak hayatı başlardı.Adeta dizilerdeki,gündüz okuyan gece serseri arkadaşları arasına dönen,mahallenin okuyan çocuğuydum.Ama bende serseriydim,o bozuyor bu işi.Yatsıya kadar dışarda olurdum her gün.Yatsı benim için koğuşa dönme anonsuydu.Müezzinleri sevmememin nedeni budur belkide.
Bana hep,"Bulgur,ne yapılıyor lan orda?" diye sorarlardı sokak arkadaşlarım.Bende "Boşver yaa." der geçerdim.Çok havalı bir dönemimdeydim yani.Anaokuluyla hava atıyordum resmen.Bir diğer havalı olduğum dönem ise Hagi ile ayak numaralarımın aynı olduğunu öğrendiğim altıncı sınıftaydı.Ama o pek etkili değildi.Ben kendi kendime havalıydım o dönem...
Neyse,bir eylül günüydü işte.Erken kalktım.Okulun ilk günü.Anam beni uyandırmaya geldiğinde ben çoraplarımı giyiyordum bile."Dur be oğlum,önce kahvaltı yap.Döker kirletirsin." dedi.Bende anamın sözünü dinleyim,donla kahvaltı yaptım.Ayaklarımda da Power Rangers'lı çoraplar.
Kahvaltıdan sonra anamla odama geldik.Altıncı sınıfa kadar giyim tarzımı anam,saçlarımı ise babam belirledi.Anam dolaptan kafasını çıkardığında elinde kadife pantolon ve oduncu gömleği vardı.İnce çizgiler,çok çok ufak kareler.Koyu renk.Tercihen koyu kırmızı ve siyah olabilir.Ya da koyu yeşil ve siyah.Bu gömleği giyince kendimi oduncu gibi hissediyordum.Neden bilemiyorum.Benim için bu gömlek oduncu gömleğiydi.Yanlış anlama.Oduncuları aşağılama gibi bir amacım yok.Hatta babamın yıllarca odunculuk yapması nedeniyle sempatim bile var kendilerine.Ama oduncu gömleği işte...
Giydirildim.Oduncu gömleğim,kadife pantolonum ve bana göre sağa,size sonra sola taranmış saçlarımla ilk güne hazırdım.Anamla evden çıktık.Spor ayakkabılarımı giymek istedim.Ama bana "Adamlık" Ayakkabı'larımı giydirdi.Ama ben bu Adamlık Ayakkabı'larla yürüyemiyordum,ollsun.Kafide pantolonum,oduncu gömleğim ve Adamlık Ayakkabı'larımla adam olmuştum.Sokaktan çıkarken bütün sokak arkadaşlarım bana bakıyordu.Onların gözünde o an "Adam"dan çok,"Anaokullu Bulgur"dum,eminim.Ağızlar açık,gözler kocaman bana bakıyorlardı.Aralarından "Elit Adam" olarak geçtim.
Kısa bir süre sonra okulun kapısına geldik anamla.Geç kalmışız.Herkes içeri girmiş.O günden beri alışkanlık olmuş.Hep geç kalırım okula.Erken kalksam bile geç kalırım.Huy işte.Neyse,anam beni anaokulu tarafına götürdü.Orada bıraktı,gitti.Kapının önünde tek başımaydım şimdi.Hayatımda hiç bir yere kapıyı çalarak girmemiştim o güne kadar.Ama televizyondan biliyordumki,soğuk koridorlardaki büyük kapılardan kapı çalınarak girilir.Kapıyı çaldım ve içeriye girdim.
Bütün gözler bana döndü.İleride hemen karşımda öğretmen,sol tarafımda sınıftaki öğrenciler vardı.Herkes bana bakıyordu.Ama bunlar sokaktan çıkarkenki bakışlar gibi değillerdi.Aşağılayıcı bakışlardı bunlar.Öğretmen "Otursana yavrum." dedi.Boş bir sandalyeye oturdum."Elit" çocukları gözden geçirmeye başladım.Ama bir gariplik vardı.Herkesin üzerinde Tweety'li,Power Rangers'lı t-shirtler vardı.Hepsinde de şort ve kot pantolon vardı.Ben ise oduncu gömleği ve kadife pantolonlaydım.Onların ayaklarında spor ayakkabılar vardı,benim ayağımda "Adamlık" ayakkabılar.O an artık hayatımda hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını anladım.Kurtlar sofrasındaydım artık.Bütün kızların bir karışlık etekler giydiği,göğüs dekoltesinin dibine vurduğu,erkeklerin saçlarının uzun olduğu lise dizilerindeki köylü çocuğu gibiydim.Ulan bu arada,nerde lan böyle lise?Söyleyin bizde gidelim.Bizimde sıra arkadaşlarımız bir karış etek giysin,göğüslerini serbest bıraksın.Bizimde bütün okulumuz güzel kız kaynasın.Biz neden Godzilla'ların arasında okuyoruz?Hayali lise yaratıpta yurdum gençliğini depresyona sokmayın.Ihım neyse.
Daha kıyafet travmasını atlatamadan ikinci bir travma bana doğru koşa koşa geliyordu.Hep beraber şarkı söyleme zamanı gelmişti.Benim bildiğim şarkılar ile bu Elit'in çocuklarının bildiği şarkıların aynı şarkılar olduğunu hiç sanmıyordum.Öyle de oldu.Ne şarkıda tutunabildim,ne de tekerlemede.Aralarından hızla kayıyordum.Herkes portakalı soydum gibi tekerlemeler söylerken ben,"İnene minene,koyım ninene" diye devam eden tekerlemeyi söylüyordum.Kapı açılsa,içeriye elit olmayan sokak arkadaşlarımın gelse diye ne çok istedim.Ama kimse gelmedi.Kimse gelmedi ama ben her geçen dakika elitlerden uzaklaşıyordum.Bunun üzerine birde aşk acısı çekiyordum.Ben o gün sanırım yedi kıza aşık oldum.Belki sekizde olabilir.Sınıfta aşık olmadığım güzel kız kalmamıştı neredeyse.Kıyafetim nedeniyle bu aşkları türkü tadında yaşamak istiyordum.Ama zaten kaymakta olduğum bu ortamdan,türkü söyleyipte direk eriyerek yok olmak istemedim.Kendi içimde yaşadım.Yedi aşkımıda içime attım.Altı yaşımda,bir günde yedi aşk acısı çekiyordum.Bu benim bünyemin kaldırabileceği bir şey değil.Kaçmam gerek buradan...
İçimdeki Maykıl Sıkoyfıld'ın ortaya çıktığı ilk anı o gün yaşadım.Kaçmam gerek buradan.Ama önce öğretmeni,sonra yemekçi kadını,sonra hademeyi,sonrada bekçiyi atlatmam gerek.Ama ne olursa olsun kaçmam gerek.Bana Bulgur diyen sümüklü sokakdaşlarımın yanına gitmem gerek.Ve kaçtımda.Öğretmeni çiş bahanesiyle atlattım.Yemekçi kadınıda "Öğretmen seni çağırıyor abla." diyerek kandırdım.Hademeyi "Sınıfa biri kustu abi,öğretmen çağırıyor." diyerek kandırdım.Bekçiyi kandıramadım.Ama elit olmayan sokağımdan gelen yeteneklerim sayesinde yüksek duvardan çok rahat bir şekilde tırmandım.Duvardan atladığımda ayak tabanlarım sızlıyordu ama olsun.Zaten akşam annemde yanağımı sızlatacak.Adamlık ayakkabılarımla,elitlerin diyarından,hiçte elit olmayan bir şekilde koşarak kaçtım.Koşarken oduncu gömleğimin düğmelerini çözdüm.Adeta koparırcasına.Kadife pantolonumuda çıkarmayı düşündüm ama donla kahvaltı ettiğim an nasıl gözüktüğüm aklıma gelince vazgeçtim.Çünkü fırının önünden geçecektim.Fırıncının kızınada aşıktım.Ulan ne çok aşıkmışım ben ufakken.Aşık olmadığım güzel kız yoktu mahallede neredeyse.Sadece oduncu gömleğini çıkardım bende.
Koştum.Bana "Bulgur" denen diyarlara doğru koştum.Koşarkende "İnene minene,koyım ninene"yi söyledim.Nineye koydukçe daha hızlı koştum.Dede oynattıça daha hızlı koştum.
Dipnot: Bana eski sokağımda "Bulgur" denirdi.Nedeni Bulgaristan göçmeni olmam."Bulgar"daki "a" harfi nasıl "u" oldu,bulgur plavına mı benziyordum bilemiyorum.Yıllarca lakabım Bulgur'du işte.Sorgulamadım,kabul ettim.
Erdi ORAN